ICC Turkey












27 Mart 2019 / İstanbul - “Dijital Çağda Türkiye İçin Fırsatlar: Kamu Politikaları, İnovasyon ve Büyüme




Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) Türkiye Milli Komitesi işbirliğinde düzenlenen, “Dijital Çağda Türkiye İçin Fırsatlar: Kamu Politikaları, İnovasyon ve Büyüme” Konferansı İstanbul’da yapıldı.​

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, dijital teknolojinin yeni bir fırsat sunduğunu belirterek, “İş süreçlerini değiştiriyor, üretim ve istihdamı etkiliyor. Yeni teknolojiler bir taraftan istihdamı azaltıyor. Ama verimlilik artışı sayesinde yeni işler, meslekler ortaya çıkıyor. Ne yazık ki, biz hala işin ununda değil, ünündeyiz. Dünya, dijital ortamı iş yapmak için kullanıyor, bizlerin çoğu hala işin dedikodusundayız” dedi.

Küresel çapta 326 adet unicorn çıktığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, “Bunların içinde Nijeryalı var, Kolombiyalı var, Estonyalı var, Portekizlisi, Singapurlusu var. Ama Türk yok. Geçenlerde Endonezya’daydım. Kişi başı geliri bizim yarımız kadar, ama piyasa değeri 1 milyar doları aşan 3 startup firmaları var. Türkiye’deyse biz daha hiç unicorn görmedik. 2010 yılından beri dünyadaki değişimi takip edemediğimizin en iyi göstergesi, işte bu unicorn listesi. Dijital dönüşüm kaçınılmaz. Hayatımıza iyi mi kötü mü gelecek, henüz bunu bilmiyoruz. Ama geleceği kesin. Dolayısıyla dijital dönüşümü mitleştirmek yerine, anlamaya çalışmalıyız” şeklinde konuştu.

TOBB Başkanı, kendi neslinin sanayi devrimine yetişmede geride kaldığını anlatarak, “Evet, 1980’den sonra, rahmetli Özal sayesinde, rekabeti, dışa açılmayı öğrendik. Sanayimizi ve ihracatı, düşük teknolojiden, orta teknolojiye yükseltmeyi başardık. Ama aynı başarıyı, ortadan, yükseğe geçişte gösteremedik” dedi.

10 yıl önce sosyal medya diye bir olayın olmadığına vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, şimdi binlerce sosyal medya uzmanının var olduğunu söyledi.

E-Ticaret sayesinde, tuğla ve çimento ile yapılmış mağazalara ihtiyacın azaldığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti: “Ama tuğla ve çimentodan yapılmış, geniş bir lojistik merkezleri zinciri kurmaya, tüm bunları organize edecek, yapay zeka uzmanlarına, siber güvenlik ekibine ihtiyaç var. İşte, gelişme böyle oluyor. Demek ki, dünden kalanı, düne bırakmak ve ileriye bakmak gerekiyor. Steve Jobs’un “Yaşamın en önemli icadı ölümdür.” dediği de bu. Ölen şirket, yaşamın göstergesidir, yeniye yer açar. Zombi’ye dönüşüp, devlet desteğiyle, yenilerin piyasaya girişinin engellenmesiyse kötüdür. Ankara’da bizim kamu idaresinin öğrenmesi gereken de budur. Dijital ekonomiye geçişte, Türkiye’nin, acilen çözmesi gereken bir diğer problem, milli eğitim sistemidir. Zira teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bunu yönetecek, kurgulayacak ve geliştirecek olan insandır. Bizim öncelikle, çocukların uyum kabiliyetini artırmaya yönelik, yeni bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var”.

-“Türkiye’nin bu yarışta, tutukluğunu ve hareketsizliğini üzerinden atması gerek”

TOBB olarak, Milli Eğitim Bakanlığı ile önemli bir ilki gerçekleştirdiklerini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Mesleki eğitim ile reel sektörü, birbirine entegre etmeye başladık. Başlangıç olarak, her ilde 1 meslek lisesi, Odalarımız ve Borsalarımız tarafından yenilenecek ve modernize edilecek. Böylece piyasada talep gören niteliklere göre hazırlanan, yeni ve dinamik bir mesleki eğitim modelini başlatmış olacağız” dedi.

Hisarcıklıoğlu ayrıca kadın ve genç girişimci kurullarının dünyanın önemli teknoloji şirketleriyle çalıştığını, 81 ilden binlerce kadın girişimciye kodlama ve e-ticaret eğitimleri verdiklerini söyledi.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde çocuklar için Dijital Çağ Atölyesi düzenlediklerini belirten Hisarcıklıoğlu, “Eğitimi halledebilirsek, daha sonra sırada, firmalarımıza buradaki tehditleri ve fırsatları doğru aktarmamız lazım. Mesela geleneksel bir sektör olan emlak işinde, bir girişimci, mekânların görüntülerini çekip, sanal gerçeklik VR gözlüğü kullanarak bunları pazarlıyor ve satışlarını hızla artırıyor. Üçüncüsü de, yeni teknolojiler için destek sistemleri lazım. Kamu doğrudan şirkete destek sağladığı gibi, tüketicilere vasıtasıyla da destek sunabilir. Kamu politikaları kullanılarak, mesela, çevreyi daha az kirleten araçlara doğru tüketiciler yönlendirebilir. Şirketler ve ürünler arasındaki seçimi, desteği alan çok sayıda tüketici yapar” dedi.

Hisarcıklıoğlu, sonuç olarak, Türkiye’nin bu yarışta, tutukluğunu ve hareketsizliğini üzerinden atması gerektiğini, teknoloji gelişsin diye bekledikçe, fırsatları da kaçırdıklarını ifade etti.

Meselenin bir de denetim ayağı olduğuna vurgu yapan Hisarcıklıoğlu şunları kaydetti: “Dünyada ve Türkiye’de dijital pazarlarda faaliyet gösteren firmalar sadece ürettikleri değer açısından değil, ekonomik ve toplumsal olarak yol açabildikleri olumsuzluklar üzerinden de tartışılıyor. Bazı uygulamalar, rekabeti ihlal eder nitelikte olabiliyor. Piyasalarda disiplini ve düzeni sağlamayı amaçlayan düzenleyici kurumların, bunlardan hangilerinin, rekabeti engellediğini tespit etmesi, çok kritik önemde. Özel sektör olarak bir önemli beklentimiz de, kamu kurumlarının adil rekabeti bozan uygulamalarının da, Rekabet Kurulu gündemine alınması ve incelenmesidir. Özetle,  bu yeniçağın ruhuna uygun bir rekabet politikasının geliştirilmesi gerekiyor. Milletlerarası Ticaret Odası ICC, rekabet hukuku alanında en etkin sivil toplum örgütü olarak bilinen Rekabet Komisyonu aracılığıyla, bu politikaların geliştirilmesine, bölgesel ve uluslararası Rekabet Network’ü – ICN ile beraber global katkı sağlıyor”.

Milletlerarası Ticaret Odası’nın (ICC), dünyada ticaretin ve yatırımların artması için çalışan en büyük iş dünyası kuruluşu olduğunu anlatan TOBB Başkanı, Temel faaliyet alanı, tüm dünyada kabul gören ve ticarette ülkeler arasındaki farklı uygulamaları kaldırmayı amaçlayan, iş kurallarını oluşturmaktır. Bu çerçevede, farklı ülkelerden özel sektör temsilcilerini bir çatı altında toplayarak, dünyada ticaretin artırılması ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılması için referans kurum haline gelmiştir. ICC, hem gelişen, hem de gelişmekte olan ülkelerde faaliyet göstermekte olup, Birleşmiş Milletlerde bizlerin sesini duyuran, tek iş dünyası örgütüdür. 100'den fazla ülkedeki üyeleri aracılığıyla 45 milyondan fazla şirketi ve 1 milyardan fazla çalışanı temsil etmektedir. Ülkemizde, ICC Türkiye Milli Komitesinin kurulması ve faaliyetlerinin yürütülmesi işini, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üstlenmiştir. ICC Türkiye Milli Komitesi, ICC bünyesindeki 92 ülke içinde, en aktif çalışan komiteler arasındadır. Özel sektörümüzü de yakından ilgilendiren, INCOTERMS-2020’nin, yani Uluslararası ticarette ihracatçı ve ithalatçıların hak ve yükümlülüklerini belirten, uluslararası standart kuralların, yeni versiyonunun, hazırlanmasında, Komitemiz de yer almıştır. ICC Türkiye; tahkim, bankacılık, ticaret hukuku, dijital ekonomi, fikri mülkiyet, rekabet, vergi politikaları, gümrükler ve ticaretin kolaylaştırılması üzerine yoğunlaşmıştır. Tüm bu konularda, uluslararası kuralların hazırlanmasını sağlamış, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslar üstü kurumlarda, iş dünyamızın hakkını-hukukunu korumuştur” dedi.

-"Ülkemizin e-ticaret konusundaki hızlı ivmesinin farkındayız"

Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ömer Torlak da dijitalleşen dünyada Türkiye'nin bir miktar zaman kaybı olsa da, yapılan çalışmalarla bunun kapatılabileceğini dile getirdi.

Dijital teknolojilerin süratle yaygınlaştığına işaret eden Torlak, dijital çağın beraberinde getirdiği sonuçları tahmin etmekte insan zihninin zorlandığı bir dönemin yaşandığına dikkati çekti.

Torlak, bundan 20 sene öncenin 300 binlik, 500 binlik istihdam sağlayan dünya devlerinin yerini onların cirolarının ya da aktif büyüklüklerinin kat kat fazlasına sahip ancak üç bin, beş bin, belki de daha az sayıları istihdam eden şirketlerin aldığını kaydetti.

 Ömer Torlak, "Dolayısıyla, birileri iş yapma biçiminin farklılaşmasından dolayı işsiz kalmaya devam ederken, bir tarafta da dijital ekonominin beraberinde getirdiği çok yeni işler ortaya çıkıyor. Gelişmiş ekonomiler bugün işsizlik ücretini değil, sade vatandaşın ya da nitelikleri çok fazla gelişme imkanı kalmayan vatandaşlarının, vatandaşlık gelirlerini nasıl sağlayacağını tartışıyor." diye konuştu.

Prof. Dr. Ömer Torlak, bilgi toplumunun yakalanması gerektiğini, genç nüfusun Türkiye için avantaj olduğunu dile getirerek, yaşanan gelişmelerin ekonomik faaliyetlerin DNA'sını da değiştirdiğini kaydetti.

Ürün ve insanlar sınır tanımadan dünyanın her yerine ulaşabildiğine dikkati çeken Torlak, şu değerlendirmelerde bulundu: "Öyle mobil hale geldik ki, herhangi bir yerde bir bilgisayara bağlı şekilde hareket etmemiz de artık zorunlu değil. İş yapma tarzlarını farklılaştıran, hem rekabeti hem de rekabet ihlalini ortaya çıkarabilen yapay zekayı, nesnelerin internetini konuşuyoruz. Bugün dünyanın her yerinde tüm rekabet otoriteleri bu konuları konuşuyor. Bu ev ödevini biz de çok iyi çalışmaya gayret ediyoruz.

Son 5 yılda ülkemizin elektronik ticaret konusundaki hızlı ivmesinin farkındayız, ülkemizdeki e-ticaret yüzde 30'lar seviyesinde bir büyümeye sahip. Amazon'un Almanya'daki e-ticaretten aldığı pay, geçen yıl yüzde 25, toplam ticaretten aldığı pay da yüzde 14'tü. Bu rakam ilgimi çekmişti. Amazon Türkiye'de ticarete başladı, Alibaba'nın girişimleri devam ediyor. Bunlar, Türk girişimcilerimizin, KOBİ'lerimizin şu an ulaşamayacakları pazarlara erişebilmesi için önemli platformlar. Karar alıcılarımız, politika yapıcılarımız bu fırsatı kaçırmazlar diye düşünüyorum."

- "Dijital kartellerden bahsedilen bir dünyayı yaşıyoruz"

Tüm bu kapsamlı gelişmeler ışığında, dijital kartellerden bahsedilen bir dünyanın yaşandığına dikkati çeken Torlak, dijital ekonomilerde yaşananların arka planlarının iyi okunması gibi görevlerinin bulunduğuna işaret etti.

Kurul olarak, bu yönde yaptıkları çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi veren Torlak, şu bilgileri verdi: "Geçtiğimiz yıl Google ile ilgili bir soruşturmayı biz de tamamladık. Halihazırda, Google ile ilgili devam eden 3 farklı soruşturmamız var. Geçtiğimiz hafta Alman Rekabet Otoritesi, Kişisel Verileri Koruma Kurulu'na rağmen,  Facebook'un kişisel verileri izinsiz kurumsal paylaşımına yönelik, uygulamanın rekabeti bozmayacak şekilde revize edilmesi konusunda önlem aldığını duyurdu.

Geçtiğimiz yıllarda Booking ve Yemeksepeti kararlarımız var. Booking ile ilgili bizim kararımızdan çok kısa bir süre sonra, bir ticari olay sebebiyle mahkeme Booking'in Türkiye çıkışlı faaliyetlerini durdurma kararı almıştı. Bu iki karar birbirine çok yakın tarihli olduğu için kamuoyunda, 'Rekabet Kurulu, Booking'e idari para cezası uygulanmasına karar verdi ve aynı zamanda Türkiye çıkışlı faaliyetlerini durdurdu.' şeklinde algılandı ama böyle değil, faaliyetlerin durdurulması tamamen mahkemenin verdiği karardı."

"Tek derdimiz ceza uygulamak değil." diyen Torlak, piyasaların önünü açma, rekabetçiliğin olumsuzluk ortaya çıkmadan yürütülmesi yönünde çabalarının devam ettiğini bildirdi.

Torlak, "Temel amacımız, dijital dönüşümün çok hızlı yaşandığı böylesine bir dünyada, böylesine piyasalarda, rekabetin ve tüketici refahının en üst düzeyde korunması. Yapay giriş engellerinin oluşturulmasını önlemek ve yeniliklere yeni fikir ve teknolojilerle yola çıkan genç girişimcilere imkan veren bir piyasa ortamının oluşturulmasına katkıda bulunmayız arzu ediyoruz. Rekabetin önünü açarak, dijitalleşmenin en önemli yanlarını, yönlerini, dinamizmi ve inovasyonu ülke ekonomimize kazandırabileceğimizi düşünüyoruz. " diye konuştu.


Resim galerisi için tıklayınız.